16 Ocak 2017 Pazartesi

Bir Kişi Ne Yapabilir? | Ayn Rand


  Bu soru dünyanın bugünkü durumu konusunda endişeli olan ve onu düzeltmek isteyen insanlarca sıkça sorulmaktadır. Bundan daha da sık olarak, onların çaresizliğinin nedenini ortaya koyacak şekilde sorulmaktadır: ''Bir kişi ne yapabilir?''
 
    Eğer sorunun geliş tarzı bu ise, cevap o kişinin bunu yapamayacağıdır. Hiç kimse bir ülkeyi tek başına değiştiremez. Bu nedenle sorulacak ilk soru insanların probleme neden bu şekilde yaklaştıklarıdır?

    Kendinizi bir hastalık salgınının ortasındaki bir doktor olarak düşünün. Şunu sormazsınız: ''Nasıl, bir doktor milyonlarca hastayı tedavi edip, tüm ülkeyi mükemmel bir sağlık durumuna getirebilir?'' Siz kendi başınıza veya organize bir tıbbi kampanyanın bir parçası olup olmadığınızı, ulaşabildiğiniz kadar fazla sayıda insanı tedavi etmek zorunda olduğunuzu ve bundan başka bir şeyin söz konusu olmadığını bilirsiniz.

    Eğer daha iyi bir ülke için mücadele etme konusu ile ciddi olarak ilgileniyorsanız, problemin niteliğini tanımlama ile başlayın. Mücadele, asıl olarak politik değil, entelektüeldir (felsefidir). Siyaset, belli bir ulusun kültürüne egemen olan temel fikirlerin (din-metafizik-etik)
nihai sonucudur, pratik uygulamasıdır. Sebeple mücadele edip onu değiştirmeden, sonuçlarla mücadele edip değiştiremezsiniz. Neyi yürürlüğe koyacağınızı bilmeden de herhangi bir pratik uygulamaya girişemezsiniz.

   Entelektüel bir mücadelede herkesi döndürmeniz gerekmez. Tarih azınlık olan kişilerce yazılır ya da daha doğrusu tarih azınlık olan kişilerce başlatılan entelektüel hareketlerce yazılır. Bu azınlıklara kim dahildir? Bu konularla ilgilenebilen ve ilgilenmek isteyen herkes. Burada önemli olan sayı değil, kalitedir. (kişinin savunduğu fikirlerin kalitesi ve tutarlılığı).
 
    Fikirler, ancak onları anlayan kişiler tarafından yayılır. Organize bir hareketten daha önce, eğitilmiş öğretmenler gerektiren bir eğitim kampanyasının olması zorunludur. Bu tip bir eğitim ideoloji salgını esnasında bir doktor olmanın ilk gereksinimi ve herhangi bir ''dünyayı değiştirme'' girişiminin ilk şartıdır.

    İnsan hayatının her yönünün temelinde yer alan ve onu belirleyen felsefedir; insanlara doğru felsefeyi öğretin, gerisini onun aklı halledecektir. Felsefe insan ile ilgili işlerin toptan satıcısıdır.

     İnsan bir tür felsefe, yani kapsamlı bir hayat görüşü olmaksızın, varolamaz. Çoğu insan entelektüellik icatçısı değildir; fakat fikir algılayıcılarıdırlar ve fırsat verildiğinde veya verilir ise fikirleri kritik olarak muhakeme edebilir ve doğru yolu seçebilirler. Fikirlere kayıtsız kalan ve içinde bulunduğu anla ilgili somut şeylerin ötesindeki her şeye kayıtsız kalan pek çok insan da vardır; bu gibi insanlar, zamanının, kültürünün kendilerine sunduğu şeyleri bilinçaltı olarak kabul eder ve herhangi bir rastgele akıntı ile kör halde savrulur. Onlar ister günlük işçiler, ister şirket başkanları olsunlar, sadece sosyal ağırlıklardır ve kendi istekleriyle dünyanın kaderiyle ilgilenmezler.
 
    Çoğu insan bugünkü kültürel ideolojik boşluğun pekala farkındadır; cevapları, tedirgin ve kafaları karışık halde ve el yordamıyla aramaktadırlar. Siz onları aydınlatabilecek misiniz?

    Siz onların sorularını cevaplayabilir misiniz?
    Siz onlara tutarlı bir dava sunabilir misiniz?
    Siz onların hatalarının nasıl düzeltilebileceğini biliyor musunuz?
    Siz aklı mahvetmeye odaklanmış yaylım ateşin etkisine bağışık mısınız?

    Politik mücadele sadece eski tip tüfeklerle yapılan bir çatışmadır; felsefi mücadele ise bir nükleer savaştır.

    Eğer bir ülkenin entelektüel eğilimini etkilemek istiyorsanız, ilk adım kendi fikirlerinizi düzene koymak ve onları elinizden geldiğince ve bilginiz elverdiği ölçüde tutarlı bir hale getirmektir. Bu, sloganları ve prensipleri yada başka fikirleri ezberlemek ve söylemek değildir: Bilgi mutlaka, somut problemlere soyut fikirleri uygulayabilmeyi, özel konulardaki prensipleri tanıyabilmeyi, onları ispatlayabilmeyi ve tutarlı bir davranış tarzını savunabilmeyi içerir. Bu, her şeyi bilme veya her şeye hakim olmayı gerektirmez; harekete geçmek isteyen pek çok kişiyi mağlup eden şey, kişinin kendinde ve diğerlerinde otomatik her şeyi bilme gücü olması şeklindeki bilinçaltı beklentisidir. Gereken şey dürüstlüktür, yani kişinin ne bildiğini bilmesini, bilgisini sürekli artırmasını ve bir çelişkiyi düzeltmekten asla kaçınmamasını veya bunda yetersiz kalmamasını gerektiren entelektüel dürüstlük. Bu şu anlama gelir: Kalıcı bir nitelik olarak aktif bir aklın geliştirilmesi. 

    İnandığınız şeyler sizin bilinçli, düzenli kontrolünüz altında ise veya öyle olduğunda onları diğer insanlara yayabileceksiniz. Bu gereksiz ve uygunsuz olduğunda felsefi konuşmalar yapmak zorunda olduğunuz anlamına gelmez. Felsefeye, özel konularla uğraşırken veya onları tartışırken, sizi desteklemesi ve size tutarlı bir dava vermesi için ihtiyaç duyarsınız.

    ''Kişi ne yapabilir?'' diye sorulduğunda cevabı, ''KONUŞUN''dur. (tabii ne söylediğinizi bilmeniz kaydıyla). Bilhassa, sizin kendi fikirlerinize ve değerlerinize saldırıldığında sessiz kalmayın.

    Geleneksel olarak çelişkili felsefi fikirler karışımına sahip olan insanların hareketi için çok geç. Akıl felsefesine bağlı bir insan hareketi için çok erken. Fakat bir diktatörlük idaresi hariç, zaman doğru fikirleri yaymak için asla çok geç veya çok erken değildir.

    Eğer bu ülkeye bir diktatörlük gelirse, o sessiz kalanların hatası sayesinde olacaktır. Biz hala konuşabilecek kadar özgürüz. Zamanımız var mı? Bunu hiç kimse söyleyemez. Fakat zaman bizim tarafımızdadır; çünkü biz (eğer nasıl kullanılacağını öğrenirsek) yok edilemez bir silaha ve mağlup edilemez bir müttefike sahibz: Akıl.



İhtiyacımız Olan Felsefe - AYN RAND
Philosophy: Who Needs It
17- Bir Kişi Ne Yapabilir? (Kısaltmalı)
s: 312-319


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder