16 Kasım 2016 Çarşamba

Frida Kahlo | Fil ile Güvercinin Evliliği


     20.yy popüler kültür ikonu haline gelen Meksika asıllı ressamdır. Sanatı sürrealist kabul edilse de aksine gerçekçi bir ressam. Yaşamının büyük bir bölümünü yatakta başının üstünde duran, "gündüzlerinin ve gecelerinin celladı" olarak tanımladığı bir aynaya bakarak geçirdiği için sürekli oto-portre çizmiştir.
   
     Frida, "Kendimden daha iyi kimseyi tanımıyorum", der. Belki de kendini ve hissettiklerini tam anlamıyla tuvallerine yansıtabildiği için olağanüstü bulunur resimleri.

     Frida, 6 Temmuz 1907 yılında Meksika’ da Macar Yahudisi fotoğrafçı Wilhelm Kahlo ve Kızılderili asıllı Matilde Calderon Gonzales’in dört kızından üçüncüsü olarak dünyaya geldi. Ama kendisi doğum tarihini, Meksika Devrimi’nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 günü olarak ilan etti. 

     Geçirdiği çocuk felci sonucunda bir bacağı diğerinden daha zayıf kaldı. Bu onun okul sıralarında "Tahta Bacak Frida" olarak anılmasına sebep oldu. Bu yüzden tüm hayatı boyunca hep uzun etekler giydi.
     3 kız kardeşi olmasına rağmen bir erkek çocuk gibi büyüdü Frida. Sağlam bir eğitim aldı. Bir prestij sembolü sayılan Ulusal Hazırlık Okulu’na kabul edilen ilk kız öğrenci oldu. Bu okul onu sanat, edebiyat, felsefe gibi alanlara yönlendirdi.

      Frida bir gün, daha 18 yaşındayken, o zamanki aşkı, Alejandro Gomez’le okuldan eve dönerken bindikleri otobüs bir tramvay ile çarpıştı. Çok sayıda yolcunun ölümü ile sonuçlanan bu kazada Frida ağır yaralandı. Yolcuların tutunduğu kalın bir çubuk Frida’nın sol kalçasından girip leğen kemiğinden çıkmıştı.

  Tuhaf bir çarpışmaydı bu; şiddetli değil, ağır ve yavaştı, herkesi sarstı, beni daha çok sarstı. İnsanın, çarpışmanın farkına vardığı, ağladığı doğru değil. Gözümden tek damla yaş akmadı ve demir çubuk, kılıcın boğayı delmesi gibi beni de deldi geçti. (Jamis, 2016)

    Frida, bu kazadan sonra yatağa bağımlı hale geldi. Hayatı bir süre korselerle bitmek bilmeyen ameliyatlarla ve doktorlar, hastaneler arasında geçti. Bu süre zarfında 32 kez ameliyat edildi.  "Yaşamım boyunca kaç korse kullandım? Kabaca otuz diyebilirim. Onları süsledim; boyalarla, küçük kumaş parçaları yapıştırarak, renkli tüyler, minik ayna parçacıklarıyla süsledim onları" diyor bir mektubunda…

     Aslında işin ilginç tarafı Frida’yı ressam olmaya yönelten bu kaza oldu. Babasının yattığı yerden odasındaki eşyaları görmesi için kurduğu mekanizmalar ve başının üzerine yerleştirdiği aynalar sayesinde, ağrıları ile başa çıkabilmek için bir şeylerle oyalanmaya çalışan Frida, yattığı yerden kendi resimlerini yaparak başladı resim çalışmalarına. ”Bir defa, seçme şansım yoktu. Ve aslında pek de önem vermeksizin resim yapmaya başladım. Böylece bana eziyet edip, her an beni sorgulayacak, az kalsın kimliğimi elimden alacak olan aynadan görüntüyü çaldım” diye bahseder resim hayatına başlayış yıllarından.
     1927 yılı sonunda tekrar yürümeye başlayan Kahlo, bu dönemde sanat ve politika çevreleri ile yakınlaşmaya başladı.
     Çektiği bedensel acılar yetmezmiş gibi, Frida Meksika’nın en havalı ve geçinilmesi en zor erkeklerinden biri olan, Marksist duvar ressamı Diego Rivera’ya aşık oldu.1929 yılında kendisinden 21 yaş büyük olan bu adamla evlendi. Evlilikleri, fil ile güvercinin evliliğinebenzetildi. Ancak Diego Rivera, şişman, çirkin bir adam olmasına rağmen kadınlar arasında pek popülerdi ve  Frida ile evlendikten sonra  sadık bir eş olamadı.



     Sağlık sorunları nedeniyle bir çocuğunu aldıran ve art arda iki düşük yapan Frida, eşinin sadakatsizlikleri nedeniyle 1939 yılında ondan ayrıldı. Kendisini içkiye vurdu, saçlarını kısacık kesti ve erkek kıyafetleri ile dolaşmaya başladı. "Hayatımda geçirdiğim iki ağır kaza var. İlkinde tramvay beni ezip geçti, diğer kaza ise Diago’dur."

     Frida sürekli olarak sırtını desteklemek için çelik ve alçı karışımı bir korse kullanmasına karşın parlak renklerde, geleneksel kıyafetler giyer, asla makyajsız dolaşmaz ve onunla özdeşleşen bıyığını ve bitişik kaşlarını aldırtmaz aksine daha da koyu renkle boyardı.

    Frida Kahlo’nun 143 resmi vardır; 55 tanesi oto-portredir. Resimlerindeki ustalık, Pablo Picasso’ya bile "Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz" dedirtmiştir. Frida’nın resimleri sürrealist olarak değerlendirilse de o sürrealizmi reddetti. Resimleri aslında acı ve kesin gerçekliği yansıtıyordu. Frida’nın resimlerinde Meksika kültürü ve devrimci ulusal kimlik tuvale aktarılmıştı.

    Frida’nın eserleri hayatta olduğu sırada yaygın bir ilgi görmedi. Ticari anlamda ki çıkışı 1938’de bir ABD gezisinde Diego’ya eşlik etmesi ile başladı. İlk bireysel sergisini New York’ta düzenledi. 1939’ da ki Paris sergisi ile övgüler topladı. 
    
     Bir eseri Louvre tarafından satın alınan ilk 20. yüzyıl Meksika ressamı ünvanını aldı.1943’de La Esmeralda adlı yeni bir sanat okulunda öğretim üyeliğine başlayan Frida, sağlık durumu kötüleşmesine rağmen ders vermeyi on yıl boyunca sürdürdü. 

    Bu arada hasar gören ayağı kangren olduğu için kesildi.1953 yılında  Mexico City’de, kendi vatanında, ilk kişisel sergisini açtı. Doktorunun koyduğu  yasağa rağmen, Frida yatağından çıkmadan bir kamyonla kendini galeriye taşıttı ve tekerleklerin üzerinde zafer dolu bir eda ile  konuklar arasına katıldı.

     Frida Kahlo, 13 Temmuz 1954’te, akciğer embolisi teşhisiyle son nefesini vermesinden bir kaç gün önce günlüğüne şu satırları yazmıştı Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım”.







2 yorum:

  1. ’Uğraşarak düzeltemediklerinden vazgeçerek kurtulursun.’’ #FridaKahlo

    Vazgeçmek, özgürleştirir: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/vazgecmek/

    YanıtlaSil