30 Eylül 2018 Pazar

Picasso, Velazquez'in İzinde | Eser İncelemesi & Karşılaştırma

   
     Picasso, 1940'larda geçmişte karşılaştığı başyapıtları yeni ifade biçimleri ile tekrar çalıştı. Ünlü ustalara ait resimlerin reprodüksiyonlarından oluşan bir resim dizisi oluşturuyordu. Bu dönem eserlerinin ana teması Lucas Cranach, El Greco, Delacroix, Manet, Courbet ve Poussin'den oluşuyor. Bu eserlerin orjinal kompozisyonları, renk tasarımları ve ifadeleri üzerinde özgürce değişiklikler yaptı.

Diego Velazquez, Las Meninas, 1656, tuval üzerine yağlıboya, 318x276 cm. Prado Ulusal Müzesi, Madrid.

    1957 Ağustos - Aralık arasında, İspanyol saray ressamı Diego Velazquez'in (1599-1660) ünlü resmi Las Meninas üzerine 58 varyasyon üretti. 1656'da yapılmış olan bu resim, İspanya Kralı'nın kızını ve etrafındaki hizmetçi ve nedimelerini gösterir. Velazquez resme, stüdyosundan ufak bir görüntü ekler ve resmin sol tarafında kendisini büyük bir tuvalin önünde çalışırken gösterir. Picasso birkaç ay ''La Californie'' adlı villasının tavan arasına çekilerek, adeta büyülenmiş gibi bu temayı defalarca çalıştı. 

    17 Ağustos'ta bitirdiği ilk versiyonu, orijinal eser üzerinde yapmayı planladığı tüm gerekli değişiklikleri içeriyordu. Bu reprodüksiyonda, görüntüyü enine doğru genişletti, resimdeki insanları ve ressamın konumunu, figürlerin büyüklük ve anlatım özelliklerini değiştirerek yeniden değerlendirdi. Daha sonra mevcut renkler yerine gri, siyah ve beyaz kullanarak resmi daha etkili hale getirdi. 

Pablo Picasso, Las Meninas (Velazquez'in İzinde), 17 Ağustos 1957, tuval üzerine yağlıboya, 194x260 cm. Picasso Müzesi, Barselona.

      Picasso'nun versiyonunda; ressam Velazquez, resmin solunda kocaman bir figür olarak durmaktadır ve diğer tüm figürler ikinci plana atılmıştır. Figürler ve alan oldukça sadeleştirilmiştir. Velazquez için kompozisyonun önemli unsurları olan renk ve ışık, Picasso'nun versiyonunda yapısını tamamen değiştirir. Picasso'nun resmi bir grizay'dır ve resmin etkisi bütünüyle gri ve siyah renk alanlarının kontrastıyla oluşur. 17. yüzyıl resmindeki güçlü kraliyet etkisinin tersine (kral ve kraliçe, arkadaki duvardaki aynada iki izleyici olarak görülmektedir) Picasso'nun eserinde kayıtsız şartsız tek hükümdar Velazquez'in kendisidir. Bu konum Picasso'nun her zaman talep ettiği, liberal ve modern bir toplumda özgür ve kendine güvenen bir sanatçının konumunu sembolize eder.

  Sanatla, muhabbetle...

Literatür yayınlarının mini sanat dizisinden alıntıdır. Pablo Picasso hayatı ve eserleri 2005.

20 Eylül 2018 Perşembe

Lady of Shalott - John William Waterhouse | Eser İncelemesi


     Shalott Leydisi, Shalott'un Hanımefendisi gibi çevirileri olan bu güzel kızımız hüzünlü bir efsaneye sahip. Mitoloji ve edebiyattan uyarlama resimleriyle ünlü, İngiliz ressam John William Waterhouse, bir Kral Arthur efsanesine dayanan Viktorya Dönemi'nin ünlü şairlerinden Tennyson'un Camelot efsanelerinden esinlenerek yazdığı şiiri tabloya dönüştürmüştür. Shalott'un Hanımefendisi Elaine'in hayat hikayesi anlatılan şiirden esinlenen Waterhouse, Elaine'in kayıkta olduğu sahneyi resmetmiştir.

    Shalott Leydisi Elaine, Kral Arthur'un sarayının bulunduğu Camelot Şehrine doğru akan bir nehrin ortasındaki Shalott adasında kulede hapistir. Tek bir pencereye sahip olan bu kule, Elaine'in dışarı bakarsa lanetleneceğini bildiği tek özgürlük alanıdır. Özgürlük alanı demeye çalışıyorum çünkü dış dünyayla tek iletişimi olan kuledeki aynası vasıtasıyla dışarıyı gözlemleyebilmektedir. Şiirde ayna Viktorya Dönemi kadının dış dünya ile olan tek bağlantısı, eşi ya da babasını temsil ediyor.

     Kuleden çıkmadan günlerini yalnızca dokuma yaparak geçiren Leydi, birgün bir şövalyenin şarkı söyleyerek oradan geçtiğini duyar. Kral Arthur'un Yuvarlak Masa şövalyelerinden biri olan Lancelot'u aynasından gören Leydi, çok etkilenir. O kadar ki, kendini tutamayıp pencereye koşar, şövalyeyi görebilmek için... Dışarı baktığında aynanın çatladığını fark eder ve lanetlendiğini anlar. Yapacak fazla bir şeyi kalmayan Elaine, kayığa binerek umutsuzca Camelot şehrine, şövalye Lancelot'a ulaşmaya çalışır. Waterhouse'ın çalışmasındaki Leydi'nin yüz ifadesinden de anlaşılacağı üzere, lanet sebebiyle bu aslında bir ölüme doğru yolculuktur.


    Waterhouse'un çalışması, Leydi'nin hayatına ve ölümüne dair imgeler içerir. Uzun kızıl saçları ve beyaz elbisesiyle kayıkta olan Elaine, kaşları ile birlikte hafifçe yukarı kalkmış başı, aşağı doğru olan gözleri ile ölüme gittiğinin farkında olan acılı bir ifadeye sahiptir.

    Kayıkta, Elaine ile birlikte başka imgeler vardır. Kayığın ön kısmında ikisi sönmüş olan üç mum vardır. Bu mumlar, Leydi'nin hem yolculuğunun hem de hayatının sonuna gelmiş olduğunu temsil eder. Hayatının sonunu temsil eden mumların önünde İsa'nın çarmıha gerildiği bir haç vardır. Bu dini sembol de, Leydi'nin ölümden sonra ulaşacağı cennetin imgesidir.


    Sudaki sararmış yapraklar esere, sonbahar etkisinde hüzünlü bir havayla birlikte harika bir ışık ve renk katar.Yapraklar böyle romantik görünse de, kullanılmalarındaki asıl amaç, Viktorya Dönemi'nde kullanılan bir imgedir. Cinsel olarak baştan çıkmış kadın imgesine bir göndermedir. Leydi de bedelini bile bile arzularına yenik düşmüş, sonbaharda dökülen yapraklar gibi savrulup gidecektir.

    Kayıkta serili olan örtü, Elaine'in kuledeki yaşamını temsil eden işlediği dokumalardan biridir. Dokumada işlenen desenler, Leydi'nin aynadan görerek işlediği Lancelot ve diğer şövalyelerin geçiş sahneleridir. Bu sahneler genç Leydi'nin keşfetmeye can attığı yasaklı dünyanın temmsilleridr.


    Elaine'in bir eliyle tuttuğu zincir, kayığın arkadaki kuleye bağlı olduğunu gösterir. Lanetin temsilcisi olan zincir, Leydi'nin tutsaklığını imgeler. Zinciri bıraktığında, sonbahar yaprakları gibi son nefesini verip özgürlüğüne kavuşacaktır.

     Lancelot ise onu sevdiğinden habersiz, şu dizeleri söyleyecektir;

"But Lancelot mused a little space
He said, "She has a lovely face;
God in his mercy lend her grace,
The Lady of Shalott."

    Waterhouse'ın, bu eserinde Tennyson'ın şiirinden esinlendiğini söylemiştim. Tennyson bu şiirinde, arzularına yenik düşen bir kadının romantik ölümünü yalnızca romantik bir eser yazmak için kaleme almamıştır. Dönemin toplumdan soyutlanma sorununa gönderme yapmak istemiştir.


     Hikayeden etkilenenler için bir kısa film temsilini de buldum.Buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.


     Dakika 3.20'den itibaren, dokuma yapan Elaine'in hikayesi başlıyor...


    İlginizi çekebileceğini düşündüğüm birkaç fotoğrafı da buraya bıraktım.

    Bir de son olarak şiiri Loreena McKennitt'in harika yorumuyla dinlemek istersiniz diye buraya tıklayabilirsiniz.

İyi seyirler, keyifli okumalar...
Ve tabiki,
sanatla, muhabbetle...

11 Eylül 2018 Salı

Renoir - Sandalda Öğle Yemeği | Eser İncelemesi

Pierre - Auguste Renoir, Sandalda Öğle Yemeği, 1880-1881, The Phillips Collection, Washington, D.C.

    Bugün mutluluğun ressamını inceliyoruz. Ben demiyorum, o diyor.

    Renoir diyor ki; ''Benim için resmin her şeyden önce güzel hoş ve eğlendirici olması gerekir, evet, gerçekten hoş görünmelidir resim. Hayatta o kadar çok kötü şey var ki, onlara bir yenisini eklemek niye?''
     Renoir, gerçekten de hayatın neşeli yönlerini betimlemeyi seven bir ressamdı. Renoir'in resimlerinde güneşin cilveleri, ışığın yansıması, parıltılı aydınlık nesneler, özellikle de doğal ışıktaki figürler ve portreler önemli yer tutar. Rengin kendi anlatım gücüne inanır.

    İnceleyeceğimiz esere gelirsek:
    Resim, Chatou'daki Restaurant Fournaise'ın üst kat terasında öğle yemeğinde eğlenen kalabalık bir arkadaş grubunu tasvir eden, Renoir'in Le Moulin de la Galette'te Dans gibi erken dönem çalışmasından sonraki ikinci büyük çalışmasıdır. Paris'in Seine Nehri kıyısında popüler bir mekandır yani. Ulaşımı kolay ve dönemin popüler aktivitelerinden kürek çekmek, konaklamak, yemek yemek gibi şeyler için cazip mekanlardandır. Renoir, 1880 yazında burada kalırken, Restaurant Fournaise'ın çok resmini yapmıştır.

    Küçük bir parantez açarsak; bu çalışmanın Emile Zola'nın 1880'de Paris Salonu için yazdığı eleştirisine yanıt olduğu düşünülür. Emile Zola, empresyonistlerin çalışmalarını ''tamamlanmamış, mantıksız, abartılmış'' olduğunu düşündüğünü ifade etti ve onlara modern hayatı temsil eden daha arzulu, kalıcı ve kapsayıcı çalışmalar üretmeleri gerektiği konusunda meydan okudu.

    Resim oldukça karmaşık bir kompozisyona sahiptir ve böyle kalabalık kompozisyonlarda olduğu gibi öndeki figürler ayrıntılı işlenip arkadakiler eskiz olarak bırakılmamış -her figürün hareketi titizlikle betimlenmiştir. Figürlerin kimlikleri konusunda da tartışmalar mevcut. Soldaki köpekli kadın, Renoir'in sevgilisi ve gelecekteki eşi Aline Charigot ve onun arkasındaki ise restoranın sahibinin küçük oğlu Alphonse Fournaise'dir. Sağdaki grup muhtemelen modellik yapan Angele ile birlikte oturan Gustave Caillebotte ve onlara doğru eğilen gazeteci Maggiolo'dur.

    Gustave Caillebotte, kendini empresyonist gruba en çok adayan kişi, organizatör ve ekonomik destekçileriydi. Arkadaşı olan empresyonistlerin birçok çalışmasını koleksiyonuna kattı ve mali desteği ile grubun 1880'lere kadar varlığını sürdürmesini garantiye aldı.

    Renoir, 1870'lerin sonlarına doğru portre resminden büyük bir şöhret ve ekonomik başarı elde etti. Bu resimde de, sahnedeki ilişkiler yerine ortamın geneline odaklanarak dönemin bir aylaklık sahnesinin rahat ahengini yakalamıştır. Resim, Gustave Caillebotte'un olduğu ön plandan, arkada parmaklıklara doğru eğilen kıza ve dışarıda Seine Nehri'ndeki sandallara kadar her yönden farklı bir bakış açısına sahiptir. Solda parmaklık çizgileri, yukarıda güneşlik çizgileriyle uyum içerisinde ilerler. Her figür incelikle işlenmiş özellikleri ve jestleriyle kendi alanında rahat bir pozdadır. Mektuplardan anlaşıldığı kadarıyla, Renoir için arkadaşları farklı zamanlarda  ayrı ayrı restorana gelip bu pozları vermiş.

    Figürlerin bu detaylılığı, başta bahsettiğim Reonir'in erken dönem çalışmalarından Le Moulin de la Galette'te Dans ile ters düşer, çünkü onda sadece ön ve orta plandaki figürler belirlenmiştir.

    Resimde, arkada Seine Nehri'nin parlak mavisi çalıların yeşiliyle karışarak sahneyi süsler, onların birleşiminde güneşlikten süzülen ışığın yumuşak turuncusu figürlerin giysilerindeki sıcak detaylarla bütünlük sağlar. Masa merkezdedir ama eskizimsi bir tatta bırakılması, gözün daha detaylı figürlere yönelmesini sağlar.
 
    Bu çalışmayla birlikte Renoir, bir kez daha bizleri kendine hayran bırakır.

Sanatla, muhabbetle...