21 Şubat 2017 Salı

Türk Ressamlar | Halil Paşa



1857-1939 yılları arasında yaşayan, Fransa'da uzun bir dönem ciddi bir çalışma yapma fırsatı bulan Halil Paşa, 19. ve 20. yüzyılların Türk sanatında bir köprü sayılabilir. 1880 yılında, Abdülaziz tarafından Paris'e gönderilen Halil Paşa, Gerome ve Courtois'in atölyelerinde çalıştı. ''Eldivenli Bayan'' adlı portresiyle, 1888 Paris Sergisi'nde bronz madalya kazandı. 1906 yılında, Viyana'da gerçekleştirilen uluslararası sergide, bir natürmortu ile altın madalya kazandı. Halil Paşa 1900'lerin başında, İzlenimciliğin etkisinde kaldı. Türkiye'de İzlenimcilik, 1914 Kuşağına atfedilir. Halil Paşa'nın İzlenimciliği, akademik gerçeklik ile birleşir. Görmek isteyenler için İzmir Resim Heykel Müzesi'nde eserleri sergilenmektedir.

20 Şubat 2017 Pazartesi

Türk Ressamlar | Hoca Ali Rıza



1857- 1930 yılları arasında yaşayan Hoca Ali Rıza, Batı'da eğitim görmedi. 47 yıl çeşitli okullarda resim öğretmenliği yapmış ve pek çok öğrenci yetiştirmiştir. Kendini öğrencilerine adamıştır. Bu sebeptendir ki çok sevilen ve sayılan bir hoca olduğu için, lakabı Hoca'dır. Kendi sanatı hakkında şöyle demiştir:
Resim sanatının icap ettirdiği diğer tarzlardan da nasip almakla beraber, mesleğim peyzaj ressamlığıdır. Yegane zevkim, memleketimin tatlı semaları altında, zümrüt yeşili görüntüler üzerine serpilmiş, yerli ve milli bir yaşayışı anlatan Osmanlı aşiyanlarını, mahallelerini, manzaralarını, ağaçlık yerlerini, tarihi ve kıymetli eserlerini öldürmemek ve onlara uzun bir hayat vermek olduğu için, bu yolda yaptığımız pek çok krokiler, gerek karakalem, gerek suluboya ve yağlıboya resimlerin sayısı her gün artmaktadır.
Görmek isteyenler için Hoca Ali Rıza'nın eserleri İzmir Resim Heykel Müzesi'nde sergilenmektedir.

19 Şubat 2017 Pazar

Türk Ressamlar | Abdülmecit Efendi


1868-1944 yılları arasında yaşadı. Abdülmecit Efendi, bazı yabancı hocalardan ders almıştır ancak yine de resmi kendi kendine öğrendiğini (otodidakt olduğunu) söyleyebiliriz. Son Halife olan Abdülmecit Efendi, 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının ardından Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldı. Ölene kadar yaşadığı Fransa'da resimlerini sergilediği biliniyor.

18 Şubat 2017 Cumartesi

Türk Ressamlar | Süleyman Seyyit Bey



   Asker ressamlarımızdan olan Süleyman Seyyit Bey, 1842-1913 yılları arasında yaşadı. Dedesi ünlü bir sedef kakma ustasıydı. Paris'te uzun seneler resim çalışan Süleyman Seyyit, özellikle natürmortlarıyla ünlüdür. Sultan Abdülaziz tarafından resim öğrenimi için Paris'e Mekteb-i Osmani'ye gönderilmiştir. Bu okul kapanınca, Cabanel'in yanında çalışmış ve Paris Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirmiştir. 1875'te yurda döndüğünde, Harbiye ve Kuleli Askeri Lisesi'nde öğretmenlik yapmıştır. Eğer görmek isterseniz Konak'taki İzmir Resim Heykel Müzesi'nde eserleri sergilenmektedir.

15 Şubat 2017 Çarşamba

Türk Ressamlar | Şeker Ahmet Paşa


Asker ressamlarımızdan olan Şeker Ahmet Paşa, 1841 - 1906 yılları arasında yaşadı. Paris'te, Boulanger ve Gerome'un atölyelerinde 8 yıl çalıştı.1867 yılında, Prix de Rome'u (Roma ödülü) kazandı ve yurda dönmeden önce bir süre Roma'da kaldı. İstanbul'da çeşitli okullarda resim öğretmenliği yaptı. 1873 ve 1875 yıllarında, İstanbul'da ilk grup sergilerini düzenledi. Bu sergilerde, Türk ve yabancı sanatçılara ait eserler bir aradaydı. 1902 yılında, Türkiye'de bir ilk olan kişisel sergi kavramıyla da ilk Şeker Ahmet Paşa'nın kişisel sergisi vasıtasıyla tanıştık. Sultan Abdülaziz adına, yabancı sanatçılarla yazışmaları yürüttü ve Sarayın Fransa'dan pek çok resim almasını sağladı. Uluslararası Paris Fuarı'nda resimleri sergilendi. Eğer görmek isterseniz Konak'taki İzmir Resim Heykel Müzesi'nde eserleri sergilenmektedir.

7 Şubat 2017 Salı

MailArt Sergimiz, Enstalasyon | Özümleme



Merhabalar efendim.
Sınıfımla birlikte açtığımız MailArt temalı sergiden bahsetmek istiyorum bugün.

   Nedir MailArt?
   İsminden de anlaşılacağı üzere bu bir mektup sanatı. Mektup zarflarının üzerine, istediğiniz teknikte yaptığınız minik sanat eserleri. Neler yapmadık ki biz bu zarflara? Tabloymuşçasına akrilikle boyadık, kolajlar yapıp kat çıktık zarflara, efendime söyliyim suluboyalar yaptık zarf kırış kırış olana kadar, pullarla süsledik... Açıkçası çok sevdik bu işi. Çünkü minik oldukları için bir tablo kadar zamanınızı almıyor ve bu sebepten çok iş çıkarmış oluyorsunuz. Yeni işler çıkardıkça insan keyifleniyor, daha fazla yapası geliyor açıkçası... Sonra onları ister saklayın, ister sevdiklerinize mektuplar yazın, hatıralar bırakmış olun...

   Gelelim sergileniş biçimine...
    Bu sergi bizim okuldaki ikinci sergimizdi ve biz iki sergimizde de enstalasyonu hayatımzın bir parçası haline geitrdik.


    Hazırlık aşamasından bir fotoğraf ile yorumlarsak durumu; hayal edelim... Zarf dediğimiz şey bir tuval kadar dikkat çekici değil. Bu yüzden biz zarfları teker teker duvara asıp sergilesek hiç de ilgi çekici olmayacaktı. Hatta bir sürü zarfın arasında kaybolmuş, sıkılmış insanlar olacaktı sergide. Biz de haftalarca nasıl sergileyeceğimizi düşündük. Haftalarca sergi salonunun altını üstüne getirdik. Yerlerde süründük, yorgunluktan öldük. Tartıştık, beğenmedik, birbirmizin fikirlerini sevmedik, bozduk tekrar yaptık. Ve en sonunda bu yukardaki fotoğraftaki haline ulaştık. Açıkçası konuşurken, planlarken ben bu kadar etkileyici duracağını hiç düşünmemiştim.

    Hatta zarflar iplerin arasında kaybolur, görünmezler, ne biliyim karanlık olur falan diye düşünmüştüm. Ama canlı canlı yapıp görmeden bilemiyormuşuz. Renkli ipler ve ışık etkisiyle, sıradan bir mailart sergisinden ziyade, enstalasyonla iç içe girmiş farklı bir sergi çıktı ortaya. Gelen güzel dönüşler ve yorumlar da bizi çok mutlu etti.

    Aşağıdaki sergi açılışından bir fotoğraf.


Renklerin güzelliği hepimizi kurtardı.
Sanatla iç içe olmak, bir şeyler yapabilmek, bende varım diyebilmek, ve hatta belki bencilce ama ''bunu ben başardım, ben yaptım'' diyebilmek müthiş bir duygu. En güzeli de biz bunu canım arkadaşlarımla birlikte biricik hocamızın desteği ile başardık...

   Sanatla,
Muhabbetle...